F. De Saussure; Eşzamanlı Dilbilim

 

Sanat Tanımı Topluluğu

 

Genel Eşzamanlı Dilbilim, bütün dillerin ortak ilkelerini ve dilin, değişimlerin niceliksel olarak önemsiz görüldüğü, bir zaman dilimindeki durumunu oluşturan etkenleri belirlemeyi amaçlayan bir bilim dalıdır.

 

Dilbilim, dili oluşturan, somut şeyler, gerçek nesneler olan, göstergeleri ve bunların bağıntılarını inceler. Dilbilimin nesnesi (konusu) olan “gösterge” çözümlendiğinde “gösteren” ve “gösterilen” ile karşılaşılır. Bunlar bir başlarına ele alındıklarında, somut dilsel birim olan göstergeden soyut şeylere geçilmiş olur.

 

Dilsel nesne, yani, dilbilimsel birim, söz zincirinde kendisinden önceki ve kendisinden sonraki bölümlerin arasında kalan ve belirli bir kavramın göstereni olan ses dilimidir. “Sözcük” terimi “somut dilsel nesne”, “dilsel birim” terimleri ile bağdaşmaz. “Tümce” terimi ise belirli bir oranda dile bağlanır.

 

Söz zinciri ses zinciri olarak ele alındığında, yeterli ve kesin bölümlemeler algılanmayan bir çizgi gibidir. Onu dilsel birimlere ayırabilmek için anlamlara (kavramlara) başvurmak gerekir. Dilsel olayın yalnızca ses yönünü göz önüne alarak birimsel çözümlemeyi gerçekleştirmek olanaksızdır.

 

Dilin belgesi olarak alınan söz, biri kavramlara, biri işitim imgelerine (işitilen seslerin zihindeki izlerine) bağıntılı iki koşut çizgi ile gösterilir. Geçerli bir sınırlandırmada işitim imgesi çizgisinde yapılan bölümlemelerin kavramlar çizgisindekilere uyması zorunludur.

 

Genel eşzamanlı dilbilimin temel terimleri, doğrudan, sınırlanan dilsel birimlere bağlı nitellerdir. Sırası ile  “aynı” (özdeş ), “gerçek” ve “eşzamanlı değer” durağan dilbilimin ilksel terimleridir.

 

Başka bir birim ile karıştırılmadığı sürece, eşzamanlı olarak, aynı birimin çeşitli gerçekleştirilişleri aynıdır (özdeştir). Eşzamanlı gerçek olanlar ise somut dilsel nesnelerdir.

 

Bir dilsel ögeyi, yalnızca, belirli bir işitim imgesi ile belirli bir kavramın birleşimi gibi ele almak onu dizgeden koparmak demektir. Her dilsel öge dil dizgesi içinde değerini bulur. Değer olmaz ise anlam da olmaz.

 

Nedensiz olan dilsel ögelerin öbür dilsel ögelerden ayrımlı olması dışında bir ana niteli yoktur. Gösterenler ile gösterilenler bir başlarına alındığında göreli olmalarına karşın, göstergeler arasındaki saltık bağıntı karşıt olmadır.

 

Dilin ögeleri arasındaki bağıntılar ve ayrımların her biri belirli bir değerler düzeni yaratan ayrımlı iki alanda ortaya çıkar. Bunlar dilin varolması için zorunlu iki çeşit zihinsel işlem ile (işitim imgesi ve kavram) karşılanan bağıntılardır.

 

Ses kavramdan kavram da sesten ayrılamaz. Böyle bir ayrım ancak soyutlama ile yapılabilir. Bunun sonucunda salt ruhbilim ya da sesbilim alanına girilmiş olur. Dilbilim iki düzeye bağlanan ögelerin birleştiği sınır bölgesinde işlem yapar. Bu birleşim bir töz ortaya çıkarmaz; bir düzen (form) yaratır.

.

Dilsel ögeler çizgisel bağıntılar kurar. Bu birleşimlere dizim denir. Dizim birbirini izleyen iki ya da daha çok sayıda birimden oluşur. Bir dizimdeki öge değerini kendisinden önce ve sonra gelen ögeler ile karşıt olmasından alır.

 

Dizimsel bağıntı aynı anda birlikte bulunan ögeler arasındaki bağıntıdır. Öte yandan, aralarında ortak bir yön bulunan göstergeler, konuşma dışında, bellekte birbirleri ile bağıntı kurar; böyle bağıntılara çağrışımsal bağıntı denir.

 

Bir dizimin çeşitli bölümleri arasındaki bağıntıları ele almak yetmez. Parçalar ile bütün arasındaki bağıntıyı da dikkate almak gerekir. Tümce dizimin en seçkin örneğidir; ama, bu dizim dilbilim içinde ele alınmaz; bireysel olan söz içinde görülür.

.

Dilbilimde, özgür bireysel birleştirmeler (söz) olmayan, deyimler, kurallı örneklere dayanan tümceler ile sözcük öbekleri gibi bütün dizim türleri toplumsal kullanım belirtisi olan dil olayı içinde görülür.

 

Zihnimiz bellekteki ortak yanı bulunan ögeleri çağrışım yolu ile bir araya toplamak ile kalmaz, bunların arasındaki bağıntının nitelini de kavrayarak çağrışımsal diziler kurar.

 

Kökene bağlı diziler, soneke dayanan, gösterilenden kaynaklanan, işitim imgesinin benzerliğinden gelen dizilerin ögeleri, genelde, sıra bakımından ve sayısal olarak belirsizdir; ama, sayı bakımından belirsiz olması her zaman doğrulanmaz.

 

Dili kuran ve işleyişine yön veren, dizimsel ve çağrışımsal bağıntılar bütünüdür. Bu düzen içinde dilde dikkati çeken ilk olay onun dizimsel olarak bağıntılı olmasıdır. Dilin, yaklaşık olarak, birimlerinin tamamı ya söz zincirindeki çevresel ögelere ya da doğrudan kendilerini oluşturan ardışık parçalara bağıntılıdır.

 

Dilin işleyişi dizimsel ve çağrışımsal öbekleşmenin eşzamanlı işleyişidir. Dizimsel bağıntılar çağrışımsal bağıntılar yaratmaya yardımcı olur; Çağrışımsal bağıntılar da dizimin bölümlerini çözümlemek için zorunludur.

 

Dilin ilkelerinden biri olan göstergenin nedensizliği her dilde kesin olarak nedensiz yani, nedeni olmayan göstergeler ile görece nedenli olanları birbirinden ayırmamızı engellemez. Göstergelerin ancak bir bölümü saltık nedensizdir; öbürleri görece nedenli olabilir.

 

Dilbilgisi dili bir anlatım aracı dizgesi olarak inceler. Dilbilim ise dilin yapısını çözümlemeye çalışır. Dilbilgisel demek eşzamanlı ve anlamlı demektir. Her dilsel olayın o olay ile ilgili dizimsel veya çağrışımsal düzey ile bağıntısını ortaya koymak, dilbilgisinin alanını oluşturur.