A. J. Ayer; Görüngüsel Algı Kuramı

Sanat Tanımı Topluluğu

 

Görüngüsel (fenomenal) algı kuramı fiziksel nesneleri duyuverilerinden düzenlenmiş mantıksal yapımlar (konstrüksiyonlar) olarak görür. Bu kurama göre, bir duyuverisi “duyualanını oluşturan ögelerden biridir” diye tanımlanabilir.

Duyuverisinin duyualanının bir oluşturucu ögesi olarak tanımlanması gerçek nesneleri işin içine sokarak çözümleme yapılması gereğini ortadan kaldırır. “Duyuverisi” terimini kullanmanın amacı, hangi fiziksel nesnelerin görünüşleri veya benzerleri olduğunu söylemeden, görünüşlere göndermede bulunmaktır.

Duyuverisi terimi fiziksel nesnenin görünüşü gibi anlaşıldığında, bir fiziksel nesne algılanmakta olduğu doğru ise bir duyuverisinin duyulmakta olduğu doğrudur; ama, bunun tersi, bir duyuverisinin duyulmakta olduğu doğru olduğunda bir fiziksel nesnenin algılanmakta olduğu doğru değildir.

“Bir duyuverisinin duyulmakta olduğu doğru olduğunda bir fiziksel nesnenin algılanmakta olduğu doğru değildir”den, “bir fiziksel nesne algılıyorum” önermesinin duyuverileri konusunda bir önermeler kümesi ile eşdeğer olması gerektiği sonucu çıkar. Bu da görüngüsel düşünenlerin savladığı “fiziksel nesneler duyuverilerinden düzenlenen mantıksal yapımlardır” demektir.

Kendimizi gerçek (aktüel, bilfiil) duyuverileri ile sınırlarsak “bir fiziksel nesne duyuverilerinden, mantıksal olarak, yapılmıştır” savının geçersiz olduğu açıktır. Bu neden ile görüngüsel düşünenlerin dilinin olabilir duyuverilerine de göndermede bulunmaya elverişli olması gerekir.Yani, fiziksel nesne üzerine önermelerin eşdeğeri olacak duyuverisi üzerine önermelerin bir bölümü koşullu olacaktır.

Görüngüsel düşünenlerin savına bir karşısav, “fiziksel nesne üzerine hiçbir önerme, kesin olarak doğrulanamayacağından, duyuverileri üzerine herhangi bir sonlu önermeler kümesi ile eşdeğer olamaz” der. Bir tek duyudeneyi kendi başına alındığında, fiziksel nesnenin varolduğunu kanıtlamaz ama, anımsananlar ile birlikte, ortaya çıkan duyuverileri, bunların şu nesnenin duyuverileri olduğu önermesini yeterince doğrular.

Fiziksel nesne konusundaki önermelerin duyuverileri konusundakilere çevrilebileceği sonucunun çıkarılması zorunlu değildir. Zorunlu olsaydı duyuverilerinden söz eden önermeler fiziksel nesne konusundaki önermenin zorunlu ve yeterli koşulu olurdu.

Duyuverileri üzerine bir önermenin doğru olması bir fiziksel nesnenin varoluşunu gerektiren bir önermenin doğru olmasının zorunlu koşuludur ama yeterli koşullar sonlu sayıda değildir. Bu neden ile fiziksel nesne üzerine önermeler belirsizdir ve fiziksel nesne üzerine bir önerme duyuverileri üzerine sonlu sayıda bir önermeler kümesine çevrilemez.

“Fiziksel nesne üzerine bir önerme duyuverileri üzerine sonlu sayıda bir önermeler kümesine çevrilemez” onaylandığında, görüngüsel düşünenin, savını kanıtlayabilmek için, bir nesnenin varoluşu üzerine bir önerme ile duyuverileri konusunda ne türden bir şey söylendiğini açıklayabilmesi gerekir. Görüngüsel düşünenin çözmesi gereken, bunun yanında, başka sorunlar da vardır.

Gözlemlenmemiş fiziksel olayların (gerçeklerin), başka gözlemlenmiş veya gözlemlenmemiş olaylar ile nedensel bağıntı içinde bulunabileceğini söylemenin bir anlamı vardır. Görüngüsel düşünenin, gözlemlenmemiş olayların (duyuverilerinin), gerçekleşmiş olmadıklarından, nasıl neden olabileceğini açıklaması gerekir. Buradaki sorun, neden sözcüğünün anlamı belirsiz, olay sözcüğünün ise, çok anlamlı kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

Gerçek bir olayın gerçek bir nedeni olması gerektiği doğrudur. Fiziksel düzeyde, neden de, nedenin ortaya çıkardığı da gerçek olaylardır, ama, duyuverisi önermeleri, hatta koşulsuz olanları da, olay sözcüğünün bu anlamı ile aynı anlamda olayları betimlemez. Bunların betimlediği olaylar fiziksel uzay, zaman içinde değildir.

Ayrımlı fiziksel önermeleri birbirine bağıntılayan yerleşmiş kuramlar veya varsayımlar vardır. Bir belirli bağıntıyı gösteren bu türden özel ikili koşulsuz önermelerden birinin betimlediği olayın öbürünün betimlediğinin nedeni olduğu söylenir. Her iki önermenin de koşulsuz olmasından betimledikleri olayların gerçekleşmiş olduğunu anlarız.

Fiziksel düzeyde koşulsuz olan nedensel önermeler, duyuverileri düzeyinde, koşullu önermelere çevrilebilir. Duyuverileri düzeyinde nedensel bağıntının anlatımı, belirli bir duyuverisi duyumsandığında, bunun ile bağıntılı, başka bir duyuverisinin de ortaya çıkacağı anlamında, bir koşullu önermedir. Ama, bu koşullu bileşik önerme, istenen koşulların yerine gelmemesi durumunda da doğru olacaktır.

Gerçekleşmiş olmayan, olabilir duyuverileri anlayışı başka sorunlar da ortaya çıkarıyor: O sırada duyualanı içinde olmayan bir nesneye karşılık gelen duyuverileri kümesi, o nesnenin bulunduğu yerde bir gözlemleyen olsaydı bu kümenin üyelerinden birini duyumsayacaktı anlamında, olabilir görülüyor. Ama bu, gözlemleyenin ortaya çıkacak duyuverilerinde bir etkisinin olmadığı ve gözlemleyenin gözlemine koşulların elverişli olduğu onaylarını içerir.

Örneğin, “Dr. Crippen 1910 da Camden Town’daki evinde eşini öldürdü” veya “Güneş el büyüklüğünde görünmesine karşın gerçekte çok büyük binlerce kilometre çapındadır” gibi önermeler görüngüsel düşünene sorun çıkarır. Eğer olaydaki durum, istenen gözlemlerin, bildirilen koşullarda, yapılamaz oluşu ise, o zaman bunların yapılabileceğinin öne sürüldüğü koşullu önermeler yanlış olmalıdır.

İstenen gözlemlerin, anlatılan koşullarda, yapılamayacağı olaylarda, bu, fiziksel nesne önermelerinin çözümlemesi olarak sunulan, koşullu bileşik önermeler, gene de, doğru olacağından (koşullu önermelerin doğru olma durumundan), bunlar, çözümlenmiş biçimleri olduğu onaylanan önermeler ile eşdeğer olamaz. Bu, çözümlemenin uygun yapılmadığı anlamına gelir.

Görüngüsel düşünenler o sırada algılanmayan fiziksel nesneler üzerine önermelerin çözümleme yolunu göstermeye çalışırken, genelde, “eğer ben yan odada olsaydım“ derler ve bu anlatımlar koşullu önermenin önbileşenini oluşturur.

Görüngüsel düşünen savını başarıya ulaştırmak istiyor ise koşulluların önbileşenlerinin de duyusal terimler ile nasıl anlatılacağını göstermesi gerekir. Bir kişinin t zamanında p uzamında bulunması ne demektir? Price’a göre, önbileşenin, t anındaki p uzamından önermeyi dile getiren kişinin bulunduğu uzam ve zamana dek (t¹p¹, t²p²…) duyusal terimlere çözümlenmesi gerekir.

Ayer’e göre, görüngüsel düşünenin, Price’ın söylediği gibi çözümleme yapması zorunlu değil. Ayrıca, t anındaki p uzamından, anlatımda bulunan kişinin bulunduğu uzam ve zamana dek duyusal terimler ile çözümlemeye girişmek görüngüsel kuramı çökertir. Görüngüsel düşünenin, koşullu önermenin önbileşeninin çözümlemesini de bulunduğu uzamdaki duyualanının terimleri ile betimlemeye çalışması usa uygundur.

Görüngüsel düşünenin, koşullu bileşik önermenin önbileşeninin çözümlemesine, zaman ile bağıntılı olarak, geçirdiği duyudeneylerinin anını saptayan kimi ölçünlü (standart) duyudeneyleri ile duyulur biçimde eşzamanlı oldukları veya olabilecekleri anlamında, bir ekleme yapılmalıdır.

Önermede dile getirilen uzam, zaman koşullarının kendisini uzam ve zamana yerleştirmeye gerek yoktur. Bunu yapmak dilin fiziksel ve duyusal düzeylerini birbiri ile karıştırmaya götürür; çözümleme gereçlerini sağlayan duyuverilerini, konuşanın veya bir başkasının duyumsadığı veya duyumsayabileceği anlatımı da böyledir.

Duyuverilerini, konuşanın veya bir başkasının duyumsamış olduğu veya duyumsayabileceği yollu önermeler, yalnızca, fiziksel nesnelere, fiziksel uzam, zamana göndermeyi içermek ile kalmaz, duyumsayan ile olay arasındaki fiziksel etkileşimin olabilirliği ile bağıntılı olan, daha önce anlattığımız, sorunlara da yol açar.

Fiziksel nesneye gönderme yaptığı için çözümlemede duyumsayan geçmemeli. Görüngüsel düşünenin çözümlemesinde fiziksel nesnelere belirtik göndermenin ortaya çıkmaması gerektiği onaylanmalı. Görüngüsel düşünenin anlatımı bir söyleyen içermez; o bu bakımdan, kendini anlatan bir anlatımdır.

Ayer’e göre, bir fiziksel nesne üzerine bir yalın önermenin duyuverisel çözümlemesi şöyle olmalıdır: Koşullu bileşik önermenin önbileşeni, fiziksel nesneyi uygun uzam ve zamana koymaya yeterli olacak duyuverilerini betimleyen koşulları ve yardımcı koşulları içermelidir.

Artbileşen ise, bir yanılsama olabilirliğini dışarda bırakarak, çok sayıda yardımcı koşul ile birlikte, söz konusu fiziksel nesnenin görünüşünü doğrulamaya, bir yeterli koşul olabilir. Arı duyusal terimler ile bir yeterli koşul düzenlemek görüngücünün usa uygun olarak yapabileceği tek şeydir.

Bir fiziksel nesne üzerine önermeyi, olduğu gibi duyuverilerine indirgemek doyurucu bir biçimde yerine getirilemez. Çünkü, fiziksel nesnelere göndermede bulunduğumuz, fiziksel nesne dilimizde biz belirli bir mantık uygularız.

Duyuverilerini anlatan dilde uygulanan mantığın, fiziksel nesne mantığından ayrımlı bir mantık olması gerekir. Görüngüsel düşünen, iki dilde de aynı mantığı kullandığında, duyuverileri üzerine, uzay, zamanda varolan şeylerden söz eder gibi konuştuğunda, kendi izlencesini yürütmüyor demektir.

Görüngüsel düşünenler, duyusal deneylerimizin akışını açıklayan, bir kuram oluşturamadıklarını görmeli. Böyle olsa da, onların fiziksel nesne üzerine kendi kuramlarının terimleri ile oluşturdukları önermeler, duyudeneylerimizi, uygun bir biçimde, sınıflandıran araçlar olarak onaylanabilir.

Duyuverilerinin, Görüngüsel Algı Kuramı’nın savladığı gibi örgütlenmeleri, (duyuverilerinden mantıksal olarak düzenlenmiş) bir olayı ortaya çıkarıyor. Görüngüsel anlayış ile fiziksel nesneleri oluşturma sorunu üzerine çalıştığını onaylar ise, görüngüsel düşünenin düşüncesinde, bunu doyurucu olarak açıklayabilecek düşünü bulunuyor.—————————