Jacques Monod; Rastlantısal ve Zorunlu

 

Sanat Tanımı Topluluğu

 

 

Doğa bilimlerinin amacı, son çözümlemede, insan ile doğa arasındaki bağıntıyı açığa çıkarmaktır ve bu yönde en dolaysız çözümlemeleri yapma görevindeki Canlıbilim (Biyoloji) Evrim Kuramı ile, 19. Yüzyıl’dan sonra, bu yolda çok ilerlemiştir.

 

Darwin’in Evrim Kuramı, bir fiziksel kalıtım kuramı geliştirilmedikçe sağlam bir zemine oturamazdı. Son yetmiş yılda yürütülen çalışmaların sonucunda böyle bir kuramın oluşturulması başarılmıştır.

 

Bilgi taşıyan kalıtımsal gerecin kimyasal yapısına değgin terimleri, taşınan bilginin fizyolojik (canlılarda doku ve örgenlerin işlevlerine değgin) ve canlı türlerin yapılarının ve kılıklarının gelişimine değgin (morfojenetik) karşılığının molekülsel düzeneğini açıklaması gereken, Molekülsel Kalıtım Kuramı canlıları çözümleyen genel kuramdır.

 

Doğal ve yapay (insan yapımı) nesneler arasındaki ayrımın belirlenmesi güçtür. Gözlemlenebilir ölçekteki yapısal ölçünlere ve işlevlerine dayanarak insan yapımı nesneleri içerip kristalleri ve canlıları dışında bırakan bir “yapay nesne” tanımına ulaşmak olanaksızdır.

 

Canlılar, yapım sonrasında gerçekleştirecekleri, yaşamda kalma amacına ve varacakları bir hedefe yönelmiş olduğu anlaşılan, bir tasarımlarının olması (teleonomi), özerk, kendi kendine yapılaşmaları ve çoğalırken değişime direnmeleri ile, öbür dizgelerden ayrımlılaşır.

 

Ereği olma, bağımsız kendiliğinden yapılaşma ve değişime direnme birbiri ile sıkıca bağıntılıdır. Kalıtsal olarak değişime direnme, ancak, teleonomisel aygıtı oluşturan yapının kendiliğinden yapılaşması yolu ile açıklanabilir. Canlıların ana tasarımı (planı) türlerinin, özsel olarak değişmeyen, içeriğini kuşaktan kuşağa aktarmaktır. Bu amaca katkıda bulunan bütün yapılar ve gerçekleşmeleri kapsayan düzenek teleonomiseldir.

 

Özerk kendi kendine yapılaşma makine işleyişi gibi düşünülebilir. Canlıbilimsel büyükmoleküllerden (makromoleküllerden) olan proteinler tasarımsal yapı ve gerçekleşmelerden sorumludur. Kalıtsal değişime direnme ise çekirdekasitlerine (nükleikasitlere) bağlıdır.

 

Bilimsel yöntemin dayanağı olan nesnel doğa belitinin (aksiyomunun) anlamı, ereksel nedenler veya tasarım terimleri kullanarak doğruya varılabileceğinin yadsınmasıdır. Nesnel yaklaştığımızda, oysa, canlıların tasarımsal özelini (teleonomiyi) onaylamaya zorlanıyoruz. Bu bir bilgikuramsal çelişkidir. 

 

Canlıların tasarımsal olmasının bilimsel yöntem ile çelişkisi, çağdaş bilimin onaylayabileceği bir biçimde, ancak aşağıdaki Darwin dayanaklı önerme ile aşılabilir: “Giderek daha gelişmiş ve incelmiş tasarımsal (teleonomisel) yapıların oluşması, bu yapılarda, önceden, değişime direnme özeli bulunduğundan, rastlantısal olanın da doğal ayıklanmaya uğramasını sağlayan, yapının  oluşumuna katılan beklenmedik ögelerin de korunmasının sonucudur.”

 

Fiziksel ögeleri (molekülleri) temel alan Canlıbilim’in bilgikuramsal tutarlığını sağlayarak onu bir nesnel doğa bilimi durumuna getiren Ayıklayıcı Evrim Kuramı’na göre tasarısı olma (teleonomi), tek ilksel özel olan, “değişime direnme”den türeyen bir ikincil özeldir.

 

Canlıları açıklamak üzere oluşturulan, Ayıklayıcı Evrim Kuramı dışındaki, öbür görüşler tasarımsal (teleonomisel) bir ilkeyi (başlangıcı) öngördüklerinden nesnel bilimin dışına düşer.

 

Canlı bir kimyasal makinedir. Kendi başına bir özerk bütün oluşturan canlı dizge (organizma) bir, kendi kendini oluşturan (imal eden), makine benzeri, tutarlı ve bütünleşmiş işlevsel birimdir.

 

Kimyasal makine olan canlının çalışmasını yoluna koyan, düzenli işlemesini sağlayan ve makineyi oluşturan bütün teleonomisel gerçekleşmeler, proteinlerin, başka molekülleri yapılarının belirlediği kılıklarından tanıma (katıseçimsel, stereospesifik) yeteneklerine dayanır.

 

Canlının gelişmesini, çoğalmasını gerçekleştiren hücrelerin temel oluşturucularının özümlenmesini sağlayan çok sayıda kimyasal tepkime bileştirici işlevini gören proteinler ile başlatılır. Canlıdaki kimyasal etkileşimlerin işlevsel bakımdan tutarlı olmasını sağlayan şey, çokküçük (mikroskobik) güdümsel (sibernetik) dizge düzenleyici proteinlerden kuruludur.

 

Canlı dizgenin bir dış gücün etkisi olmaksızın (özerk), kendi kendine gelişmesi, proteinlerin tanıma özeline dayanır ve aşama aşama gelen oluşumların birbirinin yerini aldığı (epigenetik özelli) bir açımlamadır. Moleküller eriyiğinden, daha önce taşımadıkları işlevsel özeller kazanmış daha üst aşamadaki moleküllerin oluşması ısıdevinimsel (termodinamik) ve devinimsel (kinetik) bakımdan kendi kendinedir.

 

Bakterilerden insanlara, bütün canlılar çekirdekasiti (nükleikasit) ve protein dediğimiz büyükmoleküllerden oluşuyor. Bu büyükmoleküller ise belirli sayıda köklerin birleşmesinden (nükleikasit için dört nükleotid, protein için yirmi aminoasit) ortaya çıkmıştır. Evrensel oluşturucular olan nükleotitleri ve aminoasitleri bir abecenin harfleri gibi düşünebiliriz.

 

Canlısal evrendeki bütün yapılar ve gerçekleşmeler dört nükleotit ve yirmi aminoasitin sıralanması yolu ile oluşuyor. Herhangi bir canlı türünün bireylerinin değişmeden çoğalması nükleotit dizilimleri ile temel değişmez olan DNA’ya yazılmış gibidir. DNA çeviri düzeneği ile polipeptit dizilimlerini kurarak hem kendine yazılmış olan canlıyı oluşturur; hem de, onun değişmeden çoğalmasını sağlar.

 

Dış fiziksel etkiler ile DNA diziliminin bazı moleküllerinde değişmeler olabiliyor. (Dizilimdeki kök kaybı, hatalı eklenme, sıralanımın bozulması v.b.) yazılım hataları olarak adlandırılan değişinimler (mütasyonlar), molekülsel korunma temel ilkesi uyarınca, “değişime direnme” düzeneği yolu ile, genelenir. “Rastlantısal” olan mütasyonlar gelişigüzel (düzensizce) ortaya çıkar.

 

Son derece tutucu olan organizmaların evrim yolunu açan değişinimler (mütasyonlar) molekülsel ölçekte ve “zorunlu” sonuçludur. Ama, ayıklayıcı evrim canlı dizge (organizma) düzeyinde gerçekleştiğinden, bu değişinimlerin tasarımsal gerçekleşmede neden olacakları ile bir zorunlu bağıntıları yoktur.

 

Bir canlı dizgenin uğradığı ayıklama baskısının başlangıç koşullarını, doğasını ve yönünü belirleyen, dış çevre koşulları ile beraber teleonomisel aygıtın yapısı ve gerçekleşmeleridir. Canlının örgütlenme düzeyi arttıkça tasarımsal gerçekleşmelerin ayıklamanın yönlenmesindeki payı artar.

 

Yüksek canlı dizgelerin yaşamlarını sürdürmeleri ve çoğalmaları, her şeyden önce, kendi davranışlarına bağlıdır. Örneğin, karada yaşamın seçilmesi, giderek dört ayaklıların güçlü kol ve bacaklarını geliştirecek ayıklama baskısını oluşturmuştur.

 

Türümüze özgü gerçekleşme olan simgesel iletişim çok erken bir dönemde ortaya çıkarak insanı belirleyen başlangıç seçimlerinden birini oluşturmuştur. Bu ayıklama baskısı dil ile beyni beraber geliştiriyor. Dilin gelişimi ise sanat, felsefe, bilim alanlarını ortaya çıkaran bir başka evrime yol açar.

 

Canlı dizgelerin (organizmaların) ortaya çıkmasına götüren süreçte, önsel (apriori) olarak, üç aşama ileri sürülebilir: ilkin nükleotit ve aminoasitlerin oluşması, sonra, eşlenme yeteneği bulunan büyükmoleküllerin ortaya çıkması ve son olarak, bu eşlenici yapılar çevresinde, sonunda ilk hücreye varacak olan bir tasarımsal (teleonomisel) aygıt oluşturan evrim.

 

Canlı öncesi, nükleotit ve aminoasitlerin oluştuğu evre çözüldü. Daha sonraki aşama olan, bir çoklu nükleotit diziniminin kendiliğinden eşlenme ile tamamlayıcı dizinimin bireşimine (sentezine) gidebildiği gösterildiğinden, aşılabilir. Böyle bir düzenek işlemeye başladığında, evrimin üç temel süreci olan eşlenme, değişinim (mütasyon) ve ayıklanma da çalışmaya başlıyor.

 

Eşlenici yapının çevresinde canlı dizge oluşturacak tasarımsal yapının adım, adım ortaya çıkması konusundaki bilgimiz ile sınıra varılır. İlksel hücrenin yapısı konusunda bilgimiz yoktur. Fosiller bulunmadan hücrenin evrimini aydınlatmak olanaksız. Seçmeli geçirimli hücre zarının ortaya çıkışının açıklanması da sorunludur.

 

Kalıtsal yazının çevirisinin düzeneği gerçek bir giz oluşturuyor. Yazının çevirisini ancak çevirinin ortaya çıkardıkları yapabiliyor. Bu halkanın iki ucunun kendi kendine ne zaman ve nasıl birleştiğini betimlemek son derece zor.

 

Günümüzde, yazının yapısının çözülmüş olması ve bu yapının bütün canlılara  uygulanabileceğinin anlaşılması, sorunun belirli terimler ile anlatılmasını sağlıyor. Açıklama için iki yol saptanabilir: Yazının yapısı üç boyutlu kimyasal (stereo şimik) nedenler ile açıklanabilir ya da yazı yavaş yavaş zenginleşen bir dizi “rastlantının” ürünüdür.

 

Kalıtsal yazının üç boyutlu kimyasal nedenlerden oluştuğunu doğrulama girişimleri, geçici olarak, sonuçsuz kalmıştır. “Yazı, aşamalar ile zenginleşen bir dizi rastlantının ürünüdür” dediğimizde, çok yönlü eğilimden yalnızca birinin süregeldiğini onaylamak gerekiyor. Bu durumda, canlılar tek bir olaydan geliyor. Böyle bir olayın ortaya çıkmasının olasılığı çok düşük olduğundan, ne evrenin yaşamı ne de canlısal evrenin insanı ortaya çıkarmak için programlanmadığı anlaşılıyor.————